11 Eylül 2012 Salı

Tatildi, eğlenceydi ve bitti

Maalesef sadece senede 1 hafta olan bir yıllık iznim var. Ama çalışmayı seven bünyem öyle boş boş durmayı da sevmediğinden esasında bünyeme zor gelmeyen bir durum bu. Bu sene için ben tatil planı yapmamıştım olmasa da olurdu benim nazarım da ama Gogo çok ısrarlı, istekli, hevesli ve heyecanlıydı bu konuda. Ben de akışına uydum bu durumun, ee fena mı oldu? Hayır asla, yüzmek, yeni yerler görmek, başka birşey düşünmemek çok iyi geldi zira. Ee bugün  de hem haftanın hem de tatil dönüşünün ilk iş günü,  adaptasyon sorunu falan da yaşamadım. İşin güzel yanı da bu olsa gerek.

1 Eylül gece 03.30 da çıktık yola, Zeynep'leri de aldıktan sonra. Uzun bir yol bizi bekliyordu. Ben sevmem yolculukları ve hep gerilirim nedense, yine değişen bişi olmadı yine gergindim maalesef. Evi bırakmak, düzenini bırakmak çok bana göre değil sanırım. Ee birde Oscar var tabi evde yalnız kalıp sıkılmak durumunda kalacak olan. aklım hep onda kalıyor, bebeğimiz neticede o bizim. Saat 09:00 gibi Denizli' ye varmıştık. Hazır buradayken Pamukkale'ye de uğrayalım dedi Gogo ve bizde önce ya falan filan dedikten sonra gittik Pamukkale'ye. Sonra da kızdım zaten kendime, başka bir zaman belki gitmeyecektim ve görmediğimle kalacaktım. İyi yaptık da görmüş olduk güzel taravertenleri. Ama hayal kırıklığı oldu bende, ben daha büyük bekliyordum esasında birde daha beyaz. Ne yazık ki elimizi değdiğimiz yeri batırıyoruz. Çevre oteller Pamukkale suyunu kullandığı için ve kendi sularını maalesef oraya bıraktıkları için yosunlaşmış ve o kar beyazlık yerine yer yer sarı, yer yer kahverengi bölgelere bırakmış. Üzücü ama yine de güzeldi görmüş olmak Laodikya Antik kentini de görmüş olduk bu vesile ile birde müze kartı edinmiş olduk, kısa günün karı niyetine.









Öğleden sonra 14:00 gibi varabildik Sarıgerme de bulunan, basit ama masalsı döşenmiş olan Han Boutique Hotel'e. Netten gördüğümüz fotoğraflar bizi yanıltmadı tam da beklentilerimizi karşılayacak şekilde çıktı karşımıza. Yatakların üzerindeki cibinlikler ortama daha sıcak bir hava katıyordu, geneli İkea'dan döşenmiş bu güzel odalara. Kahvaltısı ev kahvaltısı şeklinde oldukça güzel sunuma sahip ve doyurucu ve uzun tutulası şekilde keyifliydi, portakal ağaçlarının gölgesinde kırmızı pöti kareli masa örtüleri üzerinde.



Otele yerleşir yerleşmez ee oturmaya geldik canım şeklinde attık kendimizi Sarıgerme plajına. Deniz ve kum çok güzeldi ama maalesef çok rüzgarlı ve dalgalıydı. Ben dalga varlığında yüzmekten keyif alamıyorum ve hatta yüzemiyorum çünkü sürekli su yutuyorum, ağzımdan burnumdan. Eee birde insanlar için yüzme alanını dubalarla çevrelemişler ve çok az bir alan bırakmışlar. Dubaların dışına çıksan bir türlü çıkmasan bir türlü çünkü aynı zamanda mekanda wind surfing yapılıyor. Nitekim bir ara açıldığımızda dibimizden geçti bir tanesi ve bir daha açılmamıza yetti diyebilirim. Bu şekilde geçen birinci gün akşamı durmadık biz Dalyan'a gittik yemeğe. Uzun uğraşlardan sonra yiyebileceğimiz yer bulup yumulduk yemeklere. Ardından ertesi gün için olan tekne turunun planlarını yaptık. Tabi yorgunluk tavan yaptı, ben iki saatlik uykuyla geçirdim koca günü Gogo o kadar direksiyon salladı, gözler kan çanağı birde, hemen otele dönüp attık kendimizi yatağa mışıl mışıl uyuduk.

İkinci gün ben sabah 07:30 da açtım gözlerimi, hadi dedim havuza gidelim, yatmaya mı geldik sabah sporumuzu yapalım :) Kabul gören isteğim ve sevincimle bir güzel yüzdük kimseciklerin olmadığı ve hatta uyanmadığı muzların arasında kalan otelin havuzunda. Derken 10:30 da Dalyan'da olmamızın gerekliliği nedeniyle kısa tutulan o güzel kahvaltıya geldi sıra. Ucu ucuna yetiştiğimiz turumuz çok güzeldi. Önce bizi İztuzu Plajına götürdü orada 2 saat kaldıktan sonra öğle yemeğini yiyeceğimiz restauranta gittik. Sazlıklar arasında seyreden güzergah oldukça huzur ve neşe vericiydi. Geçen seneden aşina olsam da yine olsa yine aynı hazzı alırım biliyorum. Yemeğin ardından Köyceğiz gölüne çevirdik rotamızı ve bir güzel gölge yüzdük. Tatlı suda yüzmek zor olsa da ayrı bir keyfi güzelliği var kesinlikle. Bingo! Turun son aşaması çamur banyosu!
Severim sandığım çamur banyosunu sevemedim, çamur havuzunun içine girildiğinde ayağının altından kayan yumuşak çamur dokusu beni benden aldı fena oldum ama yine de çamurlandım, madem geldik yapalım diyerekten. Kurur kurumaz da duş tabi ki. Sonra da termal havuz 39C sıcaklığında olan bu havuzu da sevmedim bana temiz gelmedi :( Az biraz orada kaldıktan sonra çıktık zaten teknemiz de bizi bırakmak üzere hazır bekliyordu.

Geçen sene yanımızda kardeşim de olduğu için onun yokluğu içimizi acıtıyordu, Tuncay varken böyle yaptık şöyle  oldu cümleleri ciddi anlamda artmıştı. Otele varır varmaz aradık, ısrar ettik neticede çok yakındı bulunduğumuz yere ve iki güncük de olsa kaç gel diye başını şişirdik çocuğun. Israra dayanamayan tosbaa izin için kolları sıvadı ve güzel haberi aldık yuppy :) Ertesi gün geliyordu saat 14:00 gibi yanımızda olacaktı ne mutlu ona ne mutlu bize :) Bu güzel haberin coşkusuyla gecemizi Sarıgerme'de tamamladık. Gece 23:00 de yenilen akşam yemeğinin ardından (üzerimde Gogo ile diktiğimiz gayet maceralı olan elbisem) günümüzü bitirmiş olduk.


Üçüncü gün; bu sefer sıkışıtrmak zorunda olmadığımız kahvaltımızı rahat rahat sere serpe yaptık keyifle. Zeynep ile otelin havuzunda gölgede uzanarak arada havuza girerek bekledik kardeşimin gelişini. Bu arada palet sipariş ettim kocama gelirken al diye :) Çok sevindim, eksiklik tamamlanmış oldu nihayet. Tuncay'ın oda işlemlerini hallettikten sonra biz yine Sarıgerme plajındaydık o günde. Keyifli geçti. Bu arada harala gürele gidilebilecek koy arayışındayız, önerilerden birini dikkate alıp Sarsala koyuna gidiyoruz ertesi gün. Muhteşem bir koy burası, harika denizi, mükemmel manzarası kesinlikle görülesi yerler arasında yerini almasına yetiyor da artıyor bile. Dağın tepesinden döne döne dar yollardan inerken o manzara hem insanı vuruyor hem de ürkütüyor. Ben zaten dar ve bir tarafı uçurum olan yollardan hep korkmuşumdur, yine değişik bişi olmadı benim tarafımdan :) Ama denize varınca o endişe yerine hayranlığa bırakıyor, o kadar berrak ki deniz, gözlüğe gerek duymadan geçen balıkları görebiliyorsun. Eee birde paletim var artık vız gelir tırıs gider bana mesafeler :) O kadar açılmışım ki, bak sen tam şuradaydın dediklerinde inanamadım. Palet sağolsun, adım kaldı fıtı fıtı :) Ayrılmak istemedim resmen oradan, zor çıktım denizden, hava kararmadan o yolu geçmek derdine çıktık. Bir daha gideriz dedik ama nasip olmadı :( Akşamına bizim balkonda toplandık, kafalar güzel oldu. Ya da bu bir önceki akşamdı bende hatlar karıştı :) Dördüncü gün akşamı aynı yerde yemeğe gittik. Uzun sürede gelse de lezzetliydi yemekler.

Geldik beşinci güne, Tuncay yola çıkacak :( o üzgün ben üzgün ama olsun iki gün de olsa hiç yoktan iyidir. Dönüş arabası 14:00'de kalkacak. Biz yine oteldeyiz kımıldamadık biryere. Beyler Tuncay'ı bırakmaya gitti, biz yayıldık Zeyno'yla. Bugünü böyle bitirelim dedik. Akşama da Göcek'e gittik biraz da oraları görmüş olduk, birşeyler yiyip içtikten sonra son gecemiz de bu şekilde bitmiş oldu.

Sabah erkenden başlanan günler sonuncusunu karşılıyordu. Kahvaltı, hazırlanmaca ve attık kendimizi Sarıgerme plajına. Dönüşten önce son defa bu sezonun deniz keyfini çıkaralım dedik. 15:00'e kadar kaldık denizde, sonraki 1 saat birşeyler yemekle ve duş alıp hazırlanmakla geçti. Kazlar elimizdeeki gözlemeleri görünce sürü halinde gelip yanımızda beklediler, çok tatlı sıpalar. Tabi biliyorlar kimin vereceğini Gogo ile benim yanımda bitti tosbaalar.

Artık yola çıkma zamanı gelmişti, ee geç kalınmamalıydı zira yol çoook uzundu. Attık kendimizi yollara bizde, daha evvel ki planda da olduğu gibi uğramayı unuttuğumuz ama uğramanın keyif vereceği eski klasik otomobil pazarına giriverdik birden. İşte orada film koptu, yola çıkışımız 19:00'u buldu. Eski klasiklerin arasında, orada görevli amcanın da susmak bilmeyen anlatımıyla zaman nasıl geçti anlamadık. Amcamızın, her otomobilde teker teker ve çoklu fotoğraf çekme isteği bitmek bilmedi. Sanırım bizleri de çok sevdi, çünkü gelen diğer vatandaşlarla bizimle olduğu kadar alakadar olmadı. Biz yola çıkıcaz ama desek de dinlemedi, yok durun şunda da fotoğrafınızı çekmezsem çok üzülürüm diye devam sağladı sağolsun. Sonunda da kızlar size bir sürprizim var dedi. Yazı mı tura mı, düz mü yuvarlak mı diye sordu :) Ben yazı dedim. Yuvarlak da yazının olsun dedik, ne ile karşılaşacağımızı bilmeden. Hediyemi aldığımda şaşkınlığım ve sevincim inanılmazdı. Bana üzerinde yuvarlak rengarenk deseni olan bir tavus kuşu tüyü geldi şansıma :) Harikaydı, ilk defa bu kadar yakından görüyordum, bayıldım. Amcanın söylediğine göre; şans, mutluluk, zenginlik, başarı ve sağlık getirirmiş bu güzel tüy. Eee birde ben istemeden geldi, yaşadık dedim :)

Oradan ayrılır ayrılmaz attık kendimizi yollara, yolculuk fena değildi ama yorucuydu çünkü neredeyse tamamen gece yolculuğu şeklinde geçti. Önce bir kaplumbağa çıktı önümüze. Yavrucak yolun ortasına gelebilmiş ancak karşıya geçmeye çalışıyor. Gogo hemen indi ve gideceği yere bıraktı tosbaayı. Daha sonra yolun ortasında birşeyler koklayan bir kedi çıktı :( Kaçmadı sabit kaldı da sola kırarak yanından zarar vermeden geçtik. İlerleyen yerlerde ben arka koltuğa geçtiğim de bir tilki çıkmış. Çok şükür ona da zarar vermedik. Göcekten dönerken yine ben arkada uyuklarken içime doğdu, önümüze bir kedi çıkacaktı ama söylemedim. Nitekim kedi olmasa da köpek çıktı. Ona da zarar vermedik çok şükür. Böylelikle 4 güzel cana zarar vermeden noktalamış olduk tatilimizi. Cumartesi sabah 04:00'de ulaşabildik ancak evimize ve gelir gelmez paldır küldür uyuku evresi. Bizim evdeki kuzu da çok özlemiş bizi, sıkılmış yavrucak, birde bolca heryeri yazlık tüylerini bırakmış, malum mevsim geçisi. Diyorum yazlıklar kalsın, üzerine kışlıkları çıkar daha kalın daha sıcak olur, ne gerek var dökme diye ama dinlemiyor eşek :) Olsun biz onu tüyleriyle de seviyoruz.

Kısa tatil notları:
Tatil güzeldir, istemesen de gidilir!
Yeni yerler görmek ayrı bir keyiftir, az insan çok eğlencedir!
Derinlik ve uzaklık önemli değildir, mühim olan paletin var mı yok mudur!
Deniz altını görmek ürkütücü değil, bilhassa müthiş keyiflidir! Ama yine de çok büyük, görmeye alışık olmadığımız canlılar benden uzak dursundur!
Fotoğraf olmadan bu yazı bir hiçtir! Tez vakitte elime geçer geçmez, fotoğraflar eklenecektir!

2 yorum:

  1. Lütfeeeeeen daha fazla foto!!!!!! :)))))

    YanıtlaSil
  2. çok fotoğraf var ama en az fotoğraf kadar tembellik de var :)

    YanıtlaSil